Can Atalay’ın ailesi ‘Özgürlük Yürüyüşü’ne katılacak
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda cezaları onadı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Avukat Şerafettin Can Atalay’ın 18 yıllık cezasının onanmasının ardından TİP, yarın Hatay’dan Ankara’ya yürüyüş başlatıyor. Yürüyüşe; Atalay’ın annesi Şükran Atalay, babası Mustafa Atalay, amcası Abdurrahman Atalay ile aile üyeleri de katılacak. Baba Mustafa Atalay ve amca Abdurrahman Atalay yürüyüş öncesi Artı Gerçek’e konuştu.
ŞERAFETTİN ATALAY 1971’DE SUİKASTLE ÖLDÜRÜLDÜ
Artı Gerçek’ten Mehmet Menekşe’nin haberine göre Şerafettin Can Atalay, 27 Ocak 1971’de Amasya’da evinin önünde suikast sonucu öldürülen TİP Genel Yönetim Kurulu üyesi ve Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay’ın adını taşıyor ve mücadelesini sürdürüyor. Mustafa ve Abdurrahman Atalay, aile olarak demokrasi ve hukuk mücadelesinde asla yılgınlığa düşmeyeceklerini söyledi. Gezi Davası’nın hukuksuz bir şekilde yürütüldüğü belirten Atalay kardeşler, bu davayla toplumun sindirilmek istendiğini söyledi.
‘SİYASET YARGININ ÜZERİNDEN ELİNİ ÇEKSİN’
Yargının siyasallaştığını belirten baba Mustafa Atalay, “Dava başladığından beri aynı şeyleri tekrar tekrar söylüyoruz. Siyaset yargının üzerinden elini çeksin, talimatlar vermeye çalışmasın. Siyasetçiler çıkıp ‘yargı bağımsızdır’ diye beylik laflar etmesin. Yargının siyasallaştığını, yargının siyasi baskı altında karar verdiğini herkes biliyor” dedi.
‘ADALET BAKANI AÇSIN İDDİANAMEYİ OKUSUN’
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamalarına tepki gösteren Atalay, “Sayın Adalet Bakanı hem kararları okusun hem de iddianameyi okusun. Adalet Bakanı, Gezi’de kaybettiğimiz çocukların da failinin Gezi’den yargılananlar olduğu yönünde bir açıklama yaptı. Berkin Elvan’ın, Ali İsmail’in, Ahmet Atakan’ın annesine sorsun. Elde görüntüler var. Mahkum olan polisler var. Can Atalay Berkin Elvan’ın ailesinin avukatı, diğer çocuklarımızın duruşmalarına da katıldı. Adalet Bakanı öldürülen bu çocuklarımızdan Gezi tutuklularını sorumlu tutması saçmalıktır” diye konuştu.
‘TAM BİR TİYATRO OYNANIYOR’
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın başvurusunu 5 Ekim’de görüşeceğini hatırlatan Atalay, “Tam bir tiyatro oynanıyor. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın durumunu 5 Ekim’de görüşeceğini belirtiyor, hemen palas pandıras Yargıtay hüküm açıklıyor. Bu bariz bir şekilde siyasilerin yargıya müdahalesidir. Bütün yargıçlar, hele de Yargıtay 3. Dairesi’ndeki yargıçlar aynaya bakınca kendileriyle barışıklar mı? Bir müddet sonra çocuklarının, torunlarının yüzlerine nasıl bakacaklar? Bu olaylar konuşulduğu, çocukları bir soru sordukları zaman nasıl cevap verecekler? Gelecekte çocuklar da hayat da bu hakimlerin kararlarını sorgular” dedi
‘NEREDE HAK MAHRUMİYETİ VARSA CAN ORADAYDI’
Oğlu Can Atalay’ın Soma’dan Aladağ’a birçok davada adalet için mücadele ettiğini dile getiren Mustafa Atalay, Nerede bir hak mahrumiyeti varsa Can Atalay oradaydı. Kent savunması, Soma, Tekirdağ tren kazası, Aladağ’da tarikat yurdunda yangında ölen kızlarımızın savunmasındaydı. Bir kişiyi bulsunlar, ‘Can Atalay bana şöyle bir kötülük yaptı, bilerek, isteyerek beni şöyle mağdur etti, hukukumu çiğnedi’ diyen bir kişi bulsunlar. Gezi özelinde tutukluların ve bazı mahkumların üzerinde de pazarlık konusu yapmasınlar. Biz biliyoruz, ‘Bu ten bu vücutta kaldığı sürece o çıkamaz’ denilenlerin tersi yapıldı. Ekonomik sorunlar başlayınca Kuran’ı Kerim’den Nas’ı örnek verdi, şimdi Nas gitti. Oradan oraya oradan oraya oynuyorlar.”
‘GEZİ’DE MİLYONLAR VARDI, ÇAĞRIM MİLYONLARA’
Mustafa Atalay, yarınki yürüyüş öncesi kamuoyuna şu çağrıyı yaptı:
“Hatay’dan Ankara’ya başlattığımız yürüyüşe; ama, fakat demeden bütün yurttaşları, yürüyüş güzergahındaki halkımızı, bu mücadeleye destek vermeye çağırıyorum. Gezi’de milyonlar vardı, çağrım bu milyonlaradır. Demokratik haklarımızı kullanmazsak çember daralıyor, yürüdüğümüz yol çıkmaza gidiyor. Yan yola atmak istiyorlar bizi. Yan yola gitmeyeceğiz, hakkımız olan demokrasi mücadelemizi yapacağız. Kararlıyız, inançlıyız. Şunu söylüyorum, yürürlükte olan kanunları uygulasınlar. Gezi eylemlerine katılan 80 ildeki duyarları vatandaşlarıma, kardeşlerime sesleniyorum; sosyal medya ile demokrasi mücadelesi olmaz. Salonlarda, açık alanlarda, demokratik, anayasal haklarımızı kullanalım.
Gezi eylemlerini sadece sekiz kişinin organize etmesi mümkün değildir. 80 ilde aynı gün, aynı saatte eylemler düzenlendi. Bunu en güçlü siyasi partiler bile yapamaz. 80 ildeki protestolarda, herkes kendi duyarlılığı ile kendi itirazlarını dile getirdi. Milyonlara çağrım; demokrasiye, cumhuriyete ve Gezi eylemlerine sahip çıksınlar.
Salonlarda ikişer, üçer kişi ile konuşarak bu sorunlar çözülmez, tepkilerimizi dışa verelim. Bu davanın önemli bir özelliği var, toplantı ve gösterileri 312. maddeye sokuyorlar. Bundan sonra gösteri ve toplantı yapmak, anayasal, demokratik haklarını kullanmak isteyenlerin başlarında ‘devleti, hükümeti devirmek’ diye böyle bir kılıç sallanıyor artık”
‘GÖZDAĞI VERME DAVASI’
Can Atalay’ın amcası Abdurrahman Atalay da şunları kaydetti:
“Bu dava ilk açıldığı günden beri bütün aşamalarında mevcut iktidarın kendi otoriter düzenini için kendisine karşı çıkanlara, muhalefet yapanlara karşı sopa sallama, gözdağı verme davası oldu. Gezi Davası ‘Bana karşı çıkan bu hale gelir’ diyen adeta bir simge davaya dönüştü. Davada ceza hükmü ‘Devleti yıkmak’ olarak sürdürülüyor. Aslında burada AKP hükümetine muhalefetten, iktidara bir karşı çıkıştan söz ediyoruz. Fakat bütün safahat boyunca demokratik bir hak olan muhalefet olmak; iktidarı, devleti yıkmaya yönelik bir davaya dönüştürülerek sürdürüldü. Dolayısıyla bu bir sopa sallama davasıdır. Bu ağır yük arkadaşlarımızın omuzlarımıza yüklendi. Hiçbir incinmişlikleri, hiçbir yılgınlıkları, sallantıları yok ama esas itibariyle bu yük demokratik bir Türkiye’nin, muhalefetin üstündeki bir yüktür. Buna karşı çıkmak bütün muhalefetin görevidir. Bu yük kaldırılıp atılmaz ise bundan sonra bu ülkede muhalefet yapmak mümkün değildir. Bu dava ile esas yapılmak istenen durum budur.”
‘AVUKATI OLDUĞU DAVADA SANIK OLDU’
Can Atalay’ın avukat olduğu davada sanık haline getirildiğine dikkat çeken Abdurrahman Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birinci davada Can Atalay davanın avukatıydı ve dava beraatla sonuçlandı. Aynı suçtan açılan ikinci davada Can Atalay kendi müvekkillerini savunmak için mahkemeye gittiğinde sanık olduğu tebliğ edildi ve sanık olarak yargılandı. Dava, Çarşı Davası ile birlikte görülürken, mahkeme hiçbir gerekçe göstermeden Çarşı Davası’nı ayırdı. Yargıtay’ın bant ve kayıtları iyi inceleyin talebini hiç dikkate almadı, hiçbir şahit, müşteki dinlemedi. Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ‘Bizim Gezi ile ilgili bir şikayetimiz yok, müşteki değiliz’ diye dilekçe verdiler, iradeleri dışında yazılmış olan müştekiliklerini kaldırdılar. Ama buna rağmen hiçbir yargılama yapmayan mahkeme dokuz celsede hükme gitti. Bu hüküm ardı ardına onaylanarak geliyor şimdi.”
‘YARGITAY VE ANAYASA MAHKEMESİ ARASINDA KAVGA VAR’
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın başvurusunu 5 Ekim’de görüşeceğini açıkladığı gün Yargıtay’ın hüküm açıkladığına dikkat çeken Atalay, şunları ifade etti:
“Esas sorun Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi’nin kavgasıdır. Yargıtay, Anayasa Mahkemesinin duruşma günü ilan ettiği gün bu kararı vererek, cezaları onayladı. Bu şu demektir: ‘Buyurun şimdi buna göre davranın’ davranın. Anayasa Mahkemesi’nin Leyla Güven, Enis Berberoğlu, Mustafa Balbay, Ömer Faruk Gergerlioğlu davalarında verdiği kararları normal olarak tekrarlaması gerekir. Milletvekilinin yargılamasının durdurulması yönünde bir karar vermesi gerekir. Böyle bir karar vereceğine de şahsi olarak inanıyorum. Ortaya şöyle bir sorun çıkacak, bir tarafta ‘yargılamayı durdurmalıydın, milletvekili seçilen Can Atalay’ı bırakmalıydın’ diyen Anayasa Mahkemesi, diğer tarafta ise alelacele yargılamayı sürdürüp hükme giden Yargıtay. Bu yaşanan durum Türkiye’de çok ciddi bir hukuk krizidir. Bu hukuksal krizin acilen çözülmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi eğer kapısına kilit vurmayacaksa, benim artık bir işlevim kalmadı demeyecekse Can Atalay davasını hak ihlali kararı verdikten sonra süreci de takip etmesi gerekir. Herkesin gözü önünde yaşanan bir hukuksuzluk durumudur.”
‘DEMOKRASİ, HUKUK VE ÇAĞDAŞ TÜRKİYE İÇİN YAN YANA DURALIM’
Can Atalay’ın ailesi olarak yarın başlayacak yürüyüşe katılacaklarını belirten Abdurrahman Atalay, şu çağrıyı yaptı:
“Her dönem demokratik mücadeleyi birilerinin üstlenmesi gerekiyor. Böyle bir mücadelenin içinde olmaktan dolayı da çok gururluyuz. Bu ülkede demokratik hak ve özgürlükler bir takım fedakâr insanların omuzları üzerinde ilerliyor. Bakırköy ve Silivri’de yatan arkadaşlarımız bir ülkedeki demokrasiyi, demokrasinin geleceğini omuzlanış durumdalar. Tarih boyunca bizim ailemizin içinde de bu yükü yüklenenler oldu. Dileriz bütün bu demokratik mücadelelerin ülkemizdeki demokratik yaşama ciddi katkıları olsun. Tek beklentimiz budur. Bu ülkenin demokratik bir cumhuriyete dönüşmesidir. Antakya’dan başlayan yürüyüşe yurttaşlarımızın destek olmalarını istiyorum. Can Atalay’ın ailesi olarak çağrımız; demokrasi, hukuk ve çağdaş Türkiye için yan yana, omuz omuza duralım, toplumsal muhalefete güç katalım.”